‘‘Size hayatımı alıp da geldim.’’
-Vivian Maier
1926 doğumlu Vivian Maier, gündelik yaşamın içinde ayrıntıların izini süren gizemli bir yetenek, gizemli bir sokak fotoğrafçısı.
Yaşamı boyunca dadı, ölümünden sonra sanatçı olarak anıldı. Peki neydi onun hikayesi, onu bir sokak fotoğrafçısı olarak anmamıza sebep olan şey
Borçları nedeniyle depodaki eşyaları satışa çıkarılan Vivian Maier, ardında bıraktığı fotoğraf negatifleri sayesinde keşfedildi.
Self-Portre, 1955
Yazmakta olduğu kitabı için Chicago’nun eski fotoğraflarını araştıran John Maloof, gittiği müzayedede negatiflerle dolu bir koli satın aldı. Kolide kitabına yarayacak hiçbir şey bulamadı; ama daha önemli bir şey vardı: Bu fotoğraflar bir kutuya sığamayacak kadar değerliydi. Maloof, diğer negatifleri satın alanlara ulaştı ve tüm kutuları bir araya getirdi. Sergilenmeleri için birçok galeri ile iletişime geçti, gelen yanıtlar olumsuzdu. Vazgeçmeyen Maloof, 200 kadar fotoğraftan oluşan bir blog hazırladı ve insanlara şu soruyu sordu: ‘‘Bu fotoğraflar ile ne yapabilirim?’’ Gelen tepkiler inanılmazdı…ve dünya Vivian Maier ile tanışmaya başladı.
‘‘Elbette bu işin ardındaki kişiyi tanımak istiyorsunuz’’ diyor Maloof. Kimdi o? Bir gazeteci mi, yoksa profesyonel fotoğrafçı mı?
Self-Portre, 1953
O bir dadıydı. Ne bir ailesi olmuştu, ne de çocukları…Maier’in hiç basılmamış negatifleri, gelişmemiş film ruloları, düzenlenmemiş filmlerini keşfettikçe Maloof’un ilgisini daha da arttı. Fotoğrafların üzerinde tesadüfen ismini buldu. Araştırdığında ise karşısına tek bir şey çıktı: Ölüm İlanı. Vivian, birkaç gün önce ölmüştü.
Kimilerine göre garip, kimilerine göre içine kapanık ama aslında hayat dolu biriydi Vivian…
Self-Portre,1950’ler
Maloof yaşadığı evlere, dadılık yaptığı çocuklara ve ailelerine ulaştı. Aldığı bilgiler ilginçti. Vivian, kendinden bahsetmeyi sevmezdi. Sosyalleşmesi kolay biri değildi ancak iyi bir dadıydı. Çalıştığı evlerde odasını- tıpkı yaşamı gibi- daima kilitli tutar, kapının ardında kimsenin görmediği hayatlar saklardı. Hiçbiri çektiği fotoğrafları görmemişti.
Fotoğrafçılığa dair hiçbir eğitim almamış, Rolleiflex makinesine tutkuyla bağlanmış, fotoğraf karelerine binlerce yaşam gizlemişti.
1959, New York
Maier; kentsel insan manzaraları fotoğraflamış ve bu manzaralarda çoğunlukla yoksullara, çocuklara, yaşlılara, marjinallere bazen de kendine yer vermişti. Ünlü fotoğrafçı Joel Meyerowitzo‘nun için şöyle diyor: ‘‘Özgün bir bakış açısı var ve insan doğasını gerçekten iyi biliyor. Vivian’ın çalışmaları anında kalitesini belli ediyor.’’ Fotoğrafçı Mary Ellen Mark’a göre ise ‘‘harika bir gözü, müthiş bir ışık ve mekan duyusu, hem mizahi hem de trajik bir yönü’’ vardı.
Vizörün üstte olduğu Rolleiflex makinesi gizli çekim için çok uygundu. Karın hizasında tutarak kimsenin dikkatini çekmez, insanların hayatlarına sessizce sızardı.
-Tarihsiz
Sergilenen eserlerin neredeyse hiçbirinin Maier’in kendisi tarafından basılmadığı göz önüne alındığında, akıllara gelen sorulardan biri kişisel estetiği ve sanatsal vizyonuydu.
Vivian, iyi fotoğraflar çektiğinin farkındaydı ancak ömrü boyunca onları kimseye göstermedi.
1956, Chicago
‘‘Bence onun fotoğrafları sevecenliği, insani trajedileri, fedakarlığı ve nezaketi gösteriyor. Ben onu son derece duyarlı, disiplinli ve sefkatli biri olarak görüyorum. Bebek bakıcılığı yapmasının ardında da muhtemelen bu özellikleri yatıyor. ’’ diyor Joel Meyerowitz ve ekliyor: ‘‘Hayatının sonuna doğru, şöyle bir düşünceye sahip olmuş olabilir: ‘Neden daha fazla çaba sarf etmedim ki?’ Bazı insanların karakterleri buna engel olur. İşinizi görmek için bir miktar zorlamanız gerekir.”
Peki insanların fotoğraflarını görmesini umursamıyor, bu nedenle onları basmıyor olabilir miydi?
1955, New York
John Maloof, başlangıçta bu düşünceye kapılsa da Maier’in yazdığı bir mektubu bulması ile yanıldığını anladı. Mektup şöyle diyordu:
‘‘Sayın Bay Simon, sık sık benim için posta kartlarına bastığın eski Champsaup fotoğraflarına bakıyorum. Bana seni hatırlatıyorlar. Aramızdaki mesafeleri hiçe sayıp beraber çalışmamızı çok isterdim. Benim sorunum da bu işte. Seninkiler gibi eserlerim olsun istiyorum ama senin de söylediğin gibi zor birisiyim. Belki de çektiklerimi basman için sana gönderebilirim diye düşündüm. Yeni Rolleiflex makinemle çektiğim yığınla güzel fotoğrafım var. İtiraf etmeliyim ki hiç de fena değiller. Az önce yığınla dediğimde, gerçekten bir yığından bahsediyordum.’’
Maloof; fotoğrafları ortaya çıkarmakla kalmadı, Charlie Siskel ile birlikte ‘‘Vivian Maier’in Peşinde’’ isimli bir belgesel film de hazırladı. Artık fotoğrafları birçok ülkede sergilenmeye başlamıştı.
1954, New York
Bazı sanat çevrelerinde Vivian’ın eserleri hala kabul görmese de insanlar kurumlardan gelecek onayı önemsemeden onun fotoğraflarına sahip çıkıyor. Maloof o kutuyu satın aldığında Vivian sadece bir dadıydı, bugün ise birçok otoriteye göre döneminin en iyi fotoğrafçılarından biri…
Peki Vivian bugün aramızda olsa neler hissederdi?
Self-Portre, 1955
Fotoğraflarının sergilenmesi onu mutlu eder miydi? Yoksa rahatsız mı olurdu? Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz…Arda kalan tek ipucu, binlerce fotoğraf çekip hiç kimseyle paylaşmayan Vivian’ın kendi ses kaydında saklı:
“Sanırım hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Başkaları için alan açmamız lazım. Bu bir çark. Bindiğinde sonuna kadar gitmek zorundasın. Ve sonra bir başkası sonuna kadar gitmek için aynı imkânı bulur ve böyle devam eder. Ve birileri onların da yerini alır.”
Vivian Maier’in eserlerini bulabileceğiniz internet sitesi : https://www.vivianmaier.com/
Kaynak 1: Finding Vivian Maier (Vivian Maier’in Peşinde) Belgesel Film, 2013
Kaynak 2: John Maloof’un Bloğu
Daha fazla blog yazımız için: burakbulut.net/blog/